İstanbul Kara Surları
İstanbul Kara Surları
Karasurları Dünya Miras Alanı, kentin kurulduğu yarımadayı batıda (kara yönünde) sınırlayan ve güneyde Marmara Denizi’nden başlayıp kuzeyde Haliç’e kadar uzanan surları ve yakın çevresini içerir. Kara surları, doğal topografik eğriler üzerinde yer alan ana sur, ön sur ve hendekten meydana gelen üçlü savunma sisteminden oluşmaktadır. IV. yüzyılda İmparator Konstantinus’un Bizantion kentini Konstantinopolis/Nea Roma adıyla Roma İmparatorluğu’nun doğudaki idari merkezi olarak yeniden inşa ettikten sonra kentin nüfusu hızla artmış ve 5. yüzyıl başında Konstantinus surlarının dışına taşmıştır. İmparator Theododius, kentin sınırlarını bu yeni mahalleri de içine alacak şekilde batıya taşımıştır. 5. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen 96 kule ile korunan, 5700 m. uzunluğundaki ana sur, ön sur hattı ve daha geç bir dönemde eklenen hendekten oluşan savunma sistemi tasarlanmıştır. Üç kademeli savunma sistemi ile Theodosius Surları Tekfur Sarayı olarak tanımlanan Bizans Sarayı’na kadar devam eder.
Tekfur Sarayı’ndan Haliç’e kadar uzanan bölgede ise Ayvansaray semtini koruyan duvarlar, Heraklios, VI. Leon, Theofilos ve Manuel Komnenos dönemlerinde inşa edilmiştir. Bu surlar, ilk çağ ve ortaçağ boyunca gelişmiş kuşatma tekniklerine karşı Akdeniz dünyasında geliştirilen savunma tekniklerinin ulaştığı en son aşamasını temsil etmektedir. Bu nedenle yaklaşık 1000 yıl boyunca kente ulaşmak isteyen birçok orduyu durdurmuş, Bizans Devleti’nin bu süre boyunca varlığını devam ettirebilmesinin en önemli dayanağı olmuştur. Mimari özelliğinin yanı sıra dünya tarihinin şekillenmesinde de benzersiz bir yere sahiptir. Surlar Bizans ve Osmanlı tarih boyunca, başta kapılar olmak üzere birçok kez onarılmış ve bazı bölümleri yenide inşa edilmiştir.
Kenti batıdaki merkezlere bağlayan yollar surlardan görkemli kapılarla dışarı açılır. Kapıların önündeki büyük hendeği aşmak için inşa edilmiş olan kemerli taş köprüler şehrin en eski köprüleridir. Kente ulaşanların ilk karşılaştıkları kent imgesi olan surlar ve kapılar devletin gücünü simgeleyen anıtlar olarak algılanmıştır. İki kule arasına yerleştirilen büyük bir kemerle vurgulanan geçişler eski çağdan kalan geleneklerin devamı niteliğindeki, kitabeler ve dini simgelerle süslenmiştir. Benzer şekilde Osmanlı döneminde bu kapıları bekleyen yeniçeri ortalarının remizleri (armalar) başarılı pehlivanların, okçuların hatıraları kapılara yerleştirilmiştir. Surlar ve hendeklerin önündeki alan, Bizans ve Osmanlı dönemleri boyunca kentin mezarlık alanı olarak kullanılmıştır. Surların restorasyon çalışmalarında tespit edilen hipojeler Bizans mezar mimarisi ve bezemesi açısından oldukça önemli örneklerdir. Silivrikapı’da bulunan hipoje, Hıristiyan inancıyla ilgili kabartmalarıyla erken Bizans döneminde İstanbul’a özgü olan bir taş işçiliğinin örneklerini sergilemektedir.
Osmanlı döneminde günümüze kapıların etrafında anonim veya efsanelerle karışmış tarihsel kişiliklere ait yatırların, kentin manevi korumasını sağladığına inanılmıştır. Kapılarda bulunan karakollarda görev yapan nöbetçiler vasıtasıyla gündüz şehre giriş ve çıkış denetlenmiş, gece ise bu kapılar kapalı tutulmuştur.
Kalabalık grupların şehre girip çıktığı kapıların civarında hanım sultanların, vezirlerin ve Osmanlı ricalinin külliyeleri inşa edilmiştir. Yedikule yakınında Hacı Evhad Külliyesi, Silivrikapı önünde Hadım İbrahim Paşa Külliyesi ile Bâlâ Süleyman Ağa Külliyesi ve tekkesi, Topkapı’da Sadrazam Kara Ahmet Paşa Külliyesi, Edirnekapı’da Mihrimah Sultan Külliyesi ve Ayvansaray’da İvaz Efendi Camii kent içinde sur içinde, Merkez Efendi Külliyesi ve Tekkesi ile Yenikapı Mevlevihanesi sur dışında yakın çevredeki önemli yapılardır. Hayır sahipleri, çeşme sebil ve namazgahlarını (açık hava ibadethanesi) benzer nedenlerle bu aksta yaptırmışlardır. Ayrıca kapıların karşısına gelecek şekilde inşa edilen değişik tarikatlara ait tekkeler sayesinde bu akslarda manevi hayat canlı tutulmuştur.
Buradaki bir diğer önemli yapı unsuru da kahvehanelerdir. Bunlar hem şehre giriş çıkış yapanların dinlendiği, hem de gece şehre ulaşanların konakladığı yapılar olarak toplumsal hayatta önemli bir yere sahip olmuştur.
Yedikule Hisarı, Tekkeler; Hacı Evhad, Bala Sülayman Ağa, Emir Buhari, Küçük Efendi, Surdışı; Hirami Ahmet Paşa, Emin Baba Tekkesi, Takyeci İbrahim Ağa, Merkez Efendi, Yenikapı Mevlevihanesi, Eryek Baba (Kazlıçeşme Bektaşi Dergâhı)
Surların yakınındaki Osmanlı külliyeleri; (Hacı Evhad Külliyesi, Hadım İbrahim Paşa, Bala Süleyman Ağa, Kara Ahmet Paşa, Neslişah Sultan Camii, Mihrimah Sultan Külliyesi, Kariye Camii, İvaz Efendi, Camisi.