Göreme Açık Hava Müzesi
GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ
TARİHÇESİ
Nevşehir\'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme kasabasının 2 km. doğusunda yer alan bir kaya yerleşim yeridir. M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatı yaşanmıştır. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul edilir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir.
Kiliseler, 2 tür teknikle boyanmıştır. Birincisi, doğrudan doğruya kaya yüzeyi düzeltilerek üzerine yapılan boyama; ikincisi ise, kaya üzerine yapılan secco (tempera) ve fresko tekniği ile yapılan boyamadır. Kilisede işlenen konular İncil ve Hz. İsa\'nın hayatından alınmıştır.
Göreme Açık Hava Müzesi\'nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise bulunmaktadır.
Yaşamın peri bacaları ile iç içe sürdüğü Kapadokya\'nın şirin beldesi Göreme\'nin tarihi anlamda en önemli yeri Göreme Açıkhava Müzesi\'dir. Müze kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşmaktadır. Bu bölge Hıristiyanlık tarihinde önemli bir kişi olan Kayseri Piskoposu Aziz Basil tarafından 4. yüzyılda bir dini eğitim ve düşünce merkezi olarak kurdurulmuş. Hıristiyanlık düşüncesine bir çok yenilik getiren Aziz Basil\'in fikirleri ilk olarak burada öğretilmeye başlanmış. Bölgedeki manastır hayatı 1000 yıl kadar sürmüş.
Hemen müze girişinde bulunan bu ilk yapı Rahibeler manastırıdır. Yani kız öğrencilerin eğiitim gördüğü yerdir. İçinde yemekhanesi, mutfağı, şapeli, kilisesi bulunan 7 katlı büyük bir komplekstir.
Kapadokya bölgesindeki vadilerin başlangıç bölümlerinde genellikle büyük kaya blokları oluşumları vardır. Bu doğal aşındırmanın bir sonucu. Göreme Açıkhava Müzesi de böyle bir vadinin hemen başlangıç kısmında kurulmuş. Çevredeki hemen her kaya bloğunun içi oyularak çeşitli amaçlarla kullanılmış. Bölge müze haline dönüştürüldükten sonra çevre düzenlemesi yapılarak geziye uygun hale getirilmiş.
Müzedeki ilk durağımız hemen girişte bulunan Aziz Basil Şapeli. Bizde nasıl Cami\'nin küçüğüne Mescit deniyorsa Kilise\'nin küçüğüne de Şapel deniyor. Şapeller çoğunlukla belli bir kişi için inşa ediliyor ve Kiliselerden farklı olarak mezar bölümleri de oluyor. Burası da Aziz Basil\'e özel inşa edilmiş bir şapel. Kilise girişlerinde bulunan ve asıl bölümden kolonlarla ayrılan bölüme Narteks deniyor. Bu şapelin narteks bölümünde önemli kişilerin gömüldüğü bir mezarlık var. Mezarlık başlarındaki oyuk kısımlar çocuk mezarı olarak bilinir ancak bunlar güzel kokular yerleştirmek ve daha mistik bir atmosfer yaratmak için yapılmış.
Mezarlıkların solundan şapel kısmına geçiliyor. Kiliselerin asıl bölümüne nef denir ve genellikle oturma bölümleri ile çevrelenir.
Elmalı Kilise aslında çok büyük bir kilise değil ancak gerek mimarisi gerek se süslemeleri nedeniyle bir sanat eseri. Tavan 4 sütunla desteklenmiş 9 kubbeden oluşuyor ve her bir kubbe değişik sahnelerde süslenmiş.
Bu kiliseye Elmalı kilise denmesinin nedeni Ana apsisin hemen önündeki kubbenin içinde bulunan Archangel Michael tasfirinin elinde tuttuğu küresel nesnenin elmaya benzetilmesidir. Archangel Michael bizim dinimizde de 4 büyük meleklerden biri olan ve doğa olaylarının idare edilmesinden sorumlu Mikail\'dir.
Kiliseyi gezdiğinizde fresklerin neden bu kadar canlı ve bozulmamış olduğunu merak edebilirsiniz. Bunun nedeni 90\'lı yıllarda müzedeki kiliselerde yapılan restorasyondur. Restore edilmiş kiliselerde fresklerin restorasyondan önceki hali referans olarak kullanılması için dokunulmadan bırakılır. Elmalı kilisedeki fresklerin restore edilmeden önceki halini sağdaki apsisin içindeki küçük karede görülebilmektedir. Kilisedeki freskler doğal tahribattan çok üzerlerine isimler yazılmak suretiyle tahrip edilmiş.
Azize Barbara Kilisesi Mısırlı olan ve hıristiyan inancı nedeniyle babası tarafından öldürüldüğü için şehit kabul edilen Azize Barbara adına yapılmış. Bölgedeki kiliselerde iki boyama tekniği göze çarpıyor. Bu kilisede kırmızı boya ile direk kaya üzerine boyama tekniği yoğun olarak kullanılmış. Kaya boyayı emdiği için boya kazınsa bile çıkmadığından bu boyama tekniği daha dayanıklı.
Kilisenin köşelerinde bulunan sütunlu kubbelerin aralarına da yine direk kaya üzerine boyama tekniği ile çeşitli freskler yapılmış. Fotoğraftaki freskin Hz. İsa\'ya ait olduğunu başının etrafındaki halkanın içinde bulunan haç işlemesinden anlıyoruz. Aziz ve melek tasfirlerinin başlarının etrafına daire şeklinde bir sembol işlenir ancak sadece Hz. İsa figurlerinde başı çevreleyen halkanın içinde haç simgesi bulunur.
Yılanlı Kilise adını ejderha ile savaşan Aziz George tasfirinden alır. Duvardaki yeşil ejderha figürü yılana benzetildiği için yılanlı kilise olarak adlandırılmış. yılanlı kilise küçük ve muhtemelen tamamlanmadan yarım bırakılmış bir kilisedir.Aslında kilisedeki en ilginç figür uzun sakalıyla yarı kadın yarı erkek olarak tasfir edilmiş Aziz Onuphrius tasfiridir. Aziz Onuphrius Mısır çöllerinde keşiş hayatı yaşayan bir hermitmiş.
Yılanlı kilisenin en ilginç süslemelerinden birisi giriş kapısının üzerinde bulunan ve bir dama tahtasını andıran süsleme. Sadece süs olsun diye yapılmış gibi görünen bu desenin ilginç bir hikayesi var. Hz. İsa çarmıha gerildiğinde Romalı askerler Hz. İsa\'nın mallarını paylaşamışlar. Şekildeki gibi kareler çizerek eşyaları karelerin üzerine koymuşlar. Sırası gelen asker karelere taş fırlatarak taşın durduğu karenin üzerindeki eşyayı almış. Kapının üzerindeki kare şekilleri bu eşya paylaşımını simgelemektedir.
Yılanlı kiliseden sonra mutfak ve kiler olarak kullanılmış bir yere geliyoruz. Burası temelde bir eğitim merkezi olduğu için yemekler topluca pişirilir ve yenirmiş. Bu nedenle mutfak ve kiler bölümleri topluca yemek pişirilmeye uygun büyüklükte yapılmış.
Mutfak bölümündeki ilginç yerlerden birisi de üçüncü fotoğrafta görebileceğiniz tandır bölümü. Tandırlar o devirlerde yemek pişirmek için ocak olarak kullanılan yerler. Günümüzde de köylerde topraktan yapılarak ekmek pişirmek için kullanılan bu ocakların kökünün yüzyıllar öncesine dayandığını görmek çok ilgi çekici. Eğer Kapadokya bölgesine özgü önemli yöresel yemeklerden biri olan çömlek kebabı yerseniz bu mutfak bölümü mutlaka aklınıza gelecektir. Çünkü orjinal çömlek kebabı tandıra gömülerek pişirilmektedir.
Yemekhane bölümünden çıktıktan sonra müzedeki en önemli kilise olan Karanlık kiliseye geliyoruz. Karanlık kilise hem üst bölümlerde bulunduğu hem de güvercinlik olarak kullanılmış olduğu için insan tahribatından iyi korunmuş bir kilisedir.
Karanlık Kilise kubbeli ve 4 sütunlu bir kilisedir. Duvarları Hıristiyanlık için önemli olan ve İncil\'de de geçen bazı önemli olayların sahnelendiği freskler ile süslenmiştir. Ana kubbenin içinde yer alan Hz. İsa tasfiri 11. yüzyıl Bizans sanatını örnekleyen önemli eserlerden birisidir. Freskin etrafında bulunan IC, XC harfleri Hz. İsa\'nın isimleridir. Hz. İsa\'nın üç parmağını birleştirmiş olarak resmedilmesi Hıristiyanlıkta önemli bir yeri olan Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesini temsil etmektedir. Bu sembolleri bölgedeki birçok kilisede görebilmek mümkündür. Karanlık kilisede ayrıca Musevilerin kutsal kitabı olan Tevrat\'dan alınmış bazı olayların da resmedildiği görülebilmektedir.
Azize Catherine Şapeli.O devirlerde kiliseler ve şapeller sponsorlar tarafından yapılan bağışlarla yaptırılıyor. Bu şapel Anna adında bir sponsor tarafından Azize Catherine için yaptırılmış. Anlatılana göre Azize Catherine Hz. İsa\'yı rüyasında görüyor ve uyandığında parmağında Hz. İsa\'nın yüzüğünün takılı buluyor. Yıllarca Mısırda hermit olarak yaşamış Azize Catherine birçok öğrenciye hıristiyanlığı öğretmiş bir şahsiyetmiş.
Çarıklı Kilise diğer kiliselerden yüksekte yapılmış, alt katında da bir yemekhane bölümü bulunan bir kilise.Çarıklı Kilise\'nin altında bulunan bu yemekhane de mutfak kısmının yanında bulunan diğer yemekhaneye çok benziyor ancak bu yemekhanede şarap servisi yapılan bölümler bulunmuyor. Bu nedenle burada manastırda eğitim gören öğrencilerin yemek yediğini düşünüyoruz. Masa bölümünün bir tarafına Malta Haçı sembolü işlenmiş, diğer tarafında da Hz. İsa\'nın son akşam yemeği\'nin sahnelendiği bir tasfir bulunuyor.Hz. İsa\'nın Romalı askerlere yakalanmadan önce havarileri ile yediği son akşam yemeğinin gösterildiği bu sahnenin yemekhane içine resmedilmiş olması da yemekhanenin ilginç özelliklerinden birisi. Birçok kilisede görebileceğiniz bu sahne çok ilginç detaylar içeriyor.
İLETİŞİM
GÖREME
TEL:(384) 271 21 67